Sunday, October 25, 2009

Marka Kent Bursa | Ulu Şehir | Tolgahan Çavdar

YASAYARAK DEGiSEN BURSA

YAŞAYARAK DEĞİŞEN BURSA

Bursa Sivilleşiyor

Bursa, demokratik sivil toplum örgütleriyle birlikte 21. yüzyıla hazırlanıyor. Demokratik kitle örgütleri artık yavaş yavaş aktif olarak kent yönetimine katılıyor. Bursa'nın doğal ve kültürel varlığını korumak amacıyla çok sayıda dernek ve vakıf kurulmuştur. Sadece Bursa'nın doğal güzelliği ve çevre konusunda faaliyet gösteren birçok dernek ve vakıf bulunmaktadır. GÜMÇED ile Tema Vakfı, çevre konusunda Bursa'nın en duyarlı sivil kuruluşlarıdır. Bursa Araştırmaları Vakfı, Avrasya Etnografya Vakfı gibi çok sayıda dernek ve vakıf da Bursa'nın doğal ve kültürel dokusu için yoğun çaba göstermektedir. Özellikle de Kâzım Baykal'ın kişiliği ile bütünleşmiş Bursa Eski Eserleri Sevenleri Derneği, harap olmuş 136 tarihi eseri Bursa'ya kazandırmış güçlü bir sivil inisiyatif örgütüdür.

HABİTAT toplantıları ile dünyanın her kentinde oluşan yerel örgütlenmelerle Yerel Gündem 21 adlı sivil inisiyatifler, yerel yönetimlerde halkın katılımını sağlanmaya çalışıyor. Bursa da sivil inisiyatif gruplarının kent yönetiminde en faal olduğu kentlerden biridir. Ülkemizde, Yerel Gündem 21'in en geniş ve faal üyesi Bursa'dır. Halkın ve kentteki kitle örgütlerinin yer aldığı Şehir Konseyi'nin işlevi buna kanıt olarak gösterilebilir. Bursa'daki demokratik kitle örgütleri, yerel yönetimleri çok sıkı bir biçimde denetleyip yön vermektedir.

Bursa Barosu ile Kimya Mühendisleri Odası, birçok çevre sorununa karşı eylemci kuruluşlar olarak dikkat çekiyor. Jeoloji ve İnşaat Mühendisleri Odası da deprem konusunda kenti sürüklüyor. Kentin kültürel etkinliklerini ise Bursa Kültür ve Sanat Vakfı üstlenmiş durumda. İşçi ve memur sendikaları, Bursa'da on binlerce üyesi olan güçlü kuruluşlar olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası BTSO ile Bursa sanayicileri ve işadamlarını bünyesinde toplayan "BUSİAD", düzenlediği sektör toplantıları ile, kentin sanayileşme profiline damgasını vurmaktadır. TMMOB ise, kente dair sadece öneriler sunmayıp, uygulanması konusunda da yöneticileri sürekli uyarmak suretiyle Bursa'nın gelişimine katkı sağlıyor.

Her şeyin başı sağlık

Yıldırım Bayezid'in 1390'da Bursa'da yaptırdığı Darüşşifa, Osmanlı Devleti'ndeki ilk sağlık kurumuydu. Darüşşifa, belgelerde Tımarhane diye de anılmaktadır. Çünkü bu hastane aynı zamanda akıl hastalarına da hizmet veriyordu.

Darüşşifa 1855 depreminde yıkıldıktan sonra, Bursa'ya müfettiş olarak gelen ünlü devlet adamı Ahmet Vefik Paşa, 1862 yılında sadece Bursa'ya değil, tüm bölgeye hizmet vermek üzere Hisar semtinde Damat Efendi Konağı diye anılan ev, hastaneye dönüştürülmüştü. Vefik Paşa'nın yaptırdığı Guraba Hastanesi yetersizleşince, Haşim İşcan döneminde, bugünkü yeni hastane binası hizmete açıldı (1951).

Bursa'da, azınlık ve yabancıların da hastaneleri vardı. Rumların hastanesi, Kırkmerdiven'in yanındaki Bâlibey Hanı'nda sekiz odadan oluşan bir mekândı. Setbaşı İlkokulu'nun bulunduğu yerde ise Boğosyan Ermeni Okulu'nun yanında bir Ermeni Hastanesi vardı. 1739 yılında da, Hocaalizade İlkokulu yanında, Fransız rahibelerine ait Sir Duşeile adlı bir hastane yaptırılmıştı.


Medrese'den Okul'a

Osmanlı Devleti'ndeki ilk medreseler İznik ve Bursa'da açılmıştı. Medreseler, başlangıçta sivil görünümlü iken, Fatih devrinden sonra birer dini eğitim kurumuna dönüşmüştür. 16. yüzyıl belgelerine göre Bursa'da 134 mahalle mektebi vardı. 1905-1906 yıllarında Bursa genelinde 33 medresede 10.471, 7 idadi okulunda 1.065, rüştiyelerde ise 1.972 öğrenci bulunurken, mahalle mektepleriyle iptidailerde ise toplam 125.245 öğrenci vardı. Ayrıca 24.765 de gayrimüslim öğrenci vardı.

19. yüzyılda Bursa'da Rum-Ortodoks cemaatinin Bursa ve kazalarında öğretim yapan 81 okulu vardı. Bursa'da yabancılara ait Amerikan Koleji ile üç Fransız, Yahudi cemaatine ait de iki okul vardı.

II. Meşrutiyet dönemi ile birlikte eğitime büyük önem verilmiş, 1908 yılında Bursa'da 720 yeni okul yaptırılmış, mevcut okulların da büyük bölümü onarılmıştı.

3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 'Öğrenimin Birleştirilmesi' (Tevhid-i Tedrisat) yasasıyla medreseler tarihe karışmış, eğitime devlet eliyle çağdaş bir içerik kazandırma seferberliği başlatılmıştır.

Bursa ilinde okuma ve yazma bilen nüfusun oranı ülke genelinde olduğu gibi her iki cinsiyet için de sürekli artış göstermektedir. 1935 yılında erkeklerin % 40'ı, kadınların % 20.1'i okuma yazma bilirken bu oran 2000 yılında erkeklerde % 96.2'ye, kadınlarda % 87.3'e yükselmiştir.

2004 yılı verilerine göre, Bursa il genelinde okuma yazma bilenlerin oranı %94 olup ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 99, ortaöğretimde yüzde 86.56 kadardır. Bursa'daki 590 ilköğretim okulunda 11.042 öğretmen, 303.017 öğrenci bulunurken 137 orta öğretim kurumunda 5.672 öğretmen, 97.247 öğrenci öğrenim görmektedir. Uludağ Üniversitesi'nde ise 2.071 öğretim üyesi, 43.019 öğrenci bulunmaktadır.

Kültürlerin yoğrulduğu şehir

Bursa kenti, iki bin yılı aşkın tarihinde çok farklı kültürel etkiler altında kalmıştır. Bursa'da yedi asır, Müslümanlar ile Müslüman olmayan insanlar birlikte yaşamaktaydı. 85 yıl öncesine kadar Bursa'da, Müslüman olmayanların Müslüman nüfusa göre oranı üçte birini aşacak boyutlardaydı.

1487 yılında Bursa'da gayrimüslimlerin oranı yüzde 1.44, 1530 yılında yüzde 3.01, 1573 yılında ise yüzde 6.07'dir. Bu tarihten sonra gayrimüslimlerin oranı, Müslümanlara karşın sürekli artmıştır. Bunun önemli bir nedeni, Türklerin savaşlara gidip geri dönemeyişi ve ev-bark kuramayışıdır. Ayrıca Bursa'da önemli oranda, köle köyleri bulunmaktaydı. Bu kölelerin azat edildikten sonra, eski dinlerine tekrar döndükleri anlaşılıyor.

1831 yılında Bursa'da gayrimüslimlerin oranı bu tarihte yüzde 34.69'a çıkmıştır. 1880'li yıllarda "93 Göçmenlerinin" Bursa civarına yerleştirilmesi neticesinde 1894 yılında kent merkezinde Gayrimüslim oranı yüzde 22.36'ya, 1906 yılında ise yüzde 21.77'ye düşmüştür.
20. yüzyılın başına geldiğinde Bursa'daki Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında dinsel farkın dışında neredeyse hiçbir farkın kalmadığı görülmektedir.

Gayrimüslimlerin Bursa'ya Katkısı

Bugün sadece 40-50 hane Gayrimüslim Yahudi'nin ikamet ettiği Bursa'da, yakın geçmişte gayrimüslimlerin oldukça rahat bir ortam içinde yaşadığı belgelerden anlaşılıyor. Bursa'da Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin uyumlu bir beraberlik sürdürdüğü görülmektedir. Yahudiler kuyumculuk, terzilik ve bankerlik yaparken Rumlar meyhanecilik, ipekçilik yapmaktaydı. Müslümanlar ise yöneticilik ve tarım ile uğraşmaktaydı. Bu unsurlar Bursa'da birbirleriyle çelişmediği gibi tersine birbirini tamamlayan, birbirlerine ihtiyacı olan bir ilişki içindeydi. Gayrimüslim mahallelerinde de ortak sandıkları bulunup bu sandığa mal ve para bırakılırdı. Bursa'da bir Rum papaz, bir Müslüman'dan borç alabiliyor, bir naib, Hac'a giderken parasını papaza emanet bırakabiliyordu. Gayrimüslimlerin büyük bölümü sanat sahibi ve ekonomik açıdan da çok iyi durumdaydı. Mahallelerindeki yöneticileri, bekçileri ve din adamlarını kendileri seçerdi. Dinsel açıdan da oldukça rahat durumdaydılar.

Örneğin Osmanlılara esir düşen Selanik Başpiskoposu Gregory Palamas'e esir muamelesi değil din adamı muamelesi yapılmıştır. Nitekim Başpiskopos, yazmış olduğu mektuplarda, "Türk yönetimi altındaki Hıristiyanları tam bir serbestlik içinde gördüğünü" ifade ediyordu. Bir başka Hıristiyan araştırmacı Paul Wittek ise "Bursa ve İznik'te Türklerin Yahudi ve Hıristiyanlara hoşgörü esasına dayalı bir ilişki içinde olduklarını, Osmanlı'nın farklı din ve kültüre mensup kişiler arasında kaynaşmayı kolaylaştırıcı siyaset güttüğünü" belirtmiştir.

Cumhuriyet öncesinde Bursa merkezde 10, il genelinde ise 100'ü aşkın kilise vardı. Merkezde üç de sinagog bulunuyordu. Bugün ise Bursa'da iki kilise ile iki sinagog ibadete açıktır.

Bursa'da 1920 yılına dek Rum ve Ermenilerle Türkler arasında ciddi hiçbir çatışmaya rastlanmamıştır. Gerek 1894-96 ve gerekse de 1909 Ermeni olayları sırasında Bursa'da hiçbir olay yaşanmadığı gibi, olayları gözlemeye çıkan Tanin gazetesi muhabiri Ahmet Şerif şu notu düşmüştür: "Bursa'da, Meşrutiyetten sonra özellikle Hıristiyan vatandaşlar, kent içinde tam bir güven içinde geziyorlar. Bursa'da çeşitli dinlere bağlı kimseler birbirleriyle çok güzel geçiniyorlar."

Bursa'da yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudilerin, Bursa kültür ve sanatına da ciddi katkıda bulundukları görülmektedir. Örneğin, Bursalı ünlü hekim Aristidi Paşa, tarih yazarı Hasan Sırrı Orikagasızade ve Bursa'nın en önemli zenginliği olan ipeğin en büyük uzmanı Ermeni asıllı Kevork Torkomyan; Ermeni asıllı yazar Ohannes Deroyentz, Ermeni asıllı ünlü yorumcu ve besteci olan Bemim Şen gibi çok sayıda Bursalı gayrimüslim Türk bilim, sanat ve kültürüne ciddi katkılarda bulunmuşlardır.

Kısaca Bursa'nın fethi esnasında olsun, Cumhuriyet döneminde olsun Bursa halkı ve idarecileri farklı kültürlere ve etnik unsurlara hoşgörü ve eşitlik çerçevesinde yaklaşmış olup gayrimüslimlerin dini törenlerine, ibadetlerine hiçbir zaman engel olmamışlardır.

Copyright © 2009-2022 · All Rights Reserved · Powered by Marka Kent Bursa · Designed by IMG Yapım

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol